Selahattin Demirtaş’ın, 30 Eylül 2014 tarihinde Suruç Kobani sınırında, Kobani’ye geçip döndükten sonra yaptığı basın açıklamasının tam çözümü:
Arkadaşlarımızla birlikte geçtik ve orada da Sayın Asya Abdullah ve Kanton Başbakanı ile bir görüşme gerçekleştirdik. Şu anda konuşma yaptığımız yerin yaklaşık iki kilometre ötesinde bir köyde, IŞİD’in elemanları bulunuyor. IŞİD teröristleri oraya kadar gelmiş durumdalar ve Kobani'nin üç tarafı IŞİD militanlarınca kuşatılmış durumda. Sadece Türkiye sınırı, Suruç bölgesi boyunca IŞİD'in işgali altında değil. Fakat burada da yani Türkiye tarafında, Türkiye sınırında da ciddi sorunlar, sıkıntılar var. Burada da günlerdir, insanlar Türkiye'nin her yerinden gelip Kobani'deki direnişe sahip çıkmak istiyorlar. O direnişin, insanlık onuru adına yapılan direniş olduğunu anlatmaya çalışıyorlar. Ve burada da ciddi sıkıntılar var. Maalesef ki burada da Kobani direnişine destek sunmak isteyen, manevi destek sunmak isteyen, IŞİD'in, IŞİD elemanlarının sınır geçişini kullanmalarını engellemek isteyen insanlara da burada yoğun müdahale yapılıyor. Haftalardır copla, panzerle, TOMA’yla müdahaleler yapılıyor.

Dolayısıyla şu anda devam eden Kobani'deki direniş ve Türkiye'nin, hükümetin, bu direnişe karşı göstermiş olduğu tutum, ortaya koyduğu politika, içeride devam eden demokratik çözüm ve barış arayışıyla paralel ve bunu besleyen, buna güç verecek, destek verecek bir politika değil. Günlerdir bunu anlatmaya çalışıyoruz ve bu politikanın değişmesi için uğraşıyoruz. Bizler IŞİD’in, Sayın Başbakan'ın da dün ifade ettiği gibi, Türkiye için de artık büyük bir tehdit olduğunu uzun süredir söylüyoruz. İki yıldır bunu söylüyoruz. Eğer IŞİD Türkiye için büyük bir tehditse ve Sayın Davutoğlu'nun ifade ettiği gibi, IŞİD teröristlerinden kurtulmak gerekiyorsa tedbir almak gerekiyorsa bunun yolu, burada direnen insanları gazlamak, coplamak değildir. Doğru tutum diyalog kurmaktır.

Yani bizler, Türkiye'nin menfaati ile Kobani halkının menfaatinin aynı olduğunu anlamak zorundayız. Türkiye halklarının çıkarıyla bugün sınırın ötesinde kalmış olan Rojava halkının çıkarının olduğunu idrak etmek zorundayız. Birbiriyle çatışan menfaatler söz konusu değil. Türkiye'nin aleyhine bir girişim burada söz konusu değil ve Türkiye halkının da, eminim ki vicdanları Rojava halkının, Kobani'de direnen halkın yanındadır.

Mevzu burada, sadece sınırları üç saat açıp beş saat kapatarak sizi insanların geçişine izin vermek meselesi değil. Çok daha ciddi bir krizle, sorunla karşı karşıyayız. Evet orada kıt olanaklarla insanlar direniyorlar. Orada, Kobani'de insanlar bir profesyonel ordu şeklinde IŞİD’e karşı savaşmıyorlar. Oranın halkı, mahallede yaşayan insanlar; kadın, genç, yaşlı elindeki bütün imkanlarla kendi topraklarını koruyorlar. Onurunu koruyorlar. Haysiyetini, namusunu koruyorlar. Buna karşı sadece sınırları gün içerisinde bir iki saat açıp, “Sivil geçişine izin verdik, daha ne yapalım” demek yanlış olur. Bu yeterli değildir.

Mutlaka ki geçiş yapan insanlara sahip çıkacağız. Bizler de belediyelerimiz, partimiz, halkımızın desteği ve imkanlarıyla bu insanları elbette ki sahipsiz bırakmayacağız. Kış yaklaşıyor, bu süreç uzayabilir. Dolayısıyla insani yardım açısından elimizden ne geliyorsa elbette ki yapacağız. Buradan geçen insanların Kürt müdür, Arap mıdır, Türkmen midir kimse kimliğine bakmıyor. İnsanlar zor durumda. Sınırımızın, yapay olarak çekilmiş sınırımızın hemen ötesinde bir barbarlık, bir katliam tehlikesiyle karşı karşıya olan kim olursa olsun, aynı duyarlılığı göstermek lazım. Burada bulunan insanlar Kürt olduğu için, karşı taraftaki insanlar akrabası olduğu için burada değiller. Burada Türk gençleri var, Arap gençleri var burada. Alevisi, Sünnisi var. İstanbul'dan, Edirne'den, Trakya'dan gelenler var. Yani burada, Kobani'de ve Suruç'ta haysiyetli bir duruş gösteren insanlar var. Hükümetin de bu onurlu, haysiyetli duruşa layık bir politika geliştirmesi lazım.

IŞİD, madem Türkiye için bir tehdittir, resmi olarak madem bu ifade ediliyor, o halde şu saatten itibaren Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin hem PYD ile doğru temelde karşılıklı iyi ilişkiler, birbirini destekleyen besleyen ilişkileri hızla kurması, geliştirmesi gerekir hem de burada sınır hattının güvenliği için yani IŞİD'in Kobani’yi dört bir taraftan kuşatmasını önlemek için, Türkiye'ye giriş yapmasını engellemek için sınır hattında sivil nöbet tutan insanlara hükümetin olumlu yaklaşması lazım. Bizim hükümetten beklentimiz burada, bu köylerde bu arazide 15 gündür nöbet tutan insanları hükümetin TOMA ile gazla, copla müdahale etmesi değildir. Beklentimiz, burada nöbet tutan insanlara devletin kumanya dağıtmasıdır. Devletin yapması gereken, buradaki insanlara teşekkür etmektir. Hükümet teşekkür etmeye gelmelidir. Bu insanlar insanlık onurunu koruyorlar. Türkiye'yi koruyorlar. Kobani’yi bugün sahiplenmek, insanlık onurunu sahiplenmektir. Devletin buraya bu kadar asker, polis göndermesi yerine samimiyetle söylüyorum, su dağıtması lazım bu insanlara, nöbet tutanlara. Yiyecek dağıtması lazım, çadır dağıtması lazım. “Benim vatandaşım benim sınırımı ve insanlık onurunu koruyor” diyerek gurur duyması lazım. Ama günlerdir halkımız burada bir yandan IŞİD ile mücadele ediyor bir yandan da gazla, TOMA ile, copla mücadele ediyor. Olacak iş mi?

Bunun yanlış olduğunu, bunun hatalı olduğunu, giderek bir kırılmaya yol açtığını, duygu kırılmasına yol açtığını hükümetin görmesi lazım. Hızla bir politika değişikliğine ihtiyaç var. Bize düşen neyse biz de bunu yapmaya hazırız. İyi bir koordinasyon kurmak lazım burada. Hükümet ile buradaki sivil halk arasında iyi bir koordinasyona, birbirini anlamaya ihtiyaç var. Hükümetle öbür tarafta PYD’nin iyi bir koordinasyona ihtiyacı var, birbirini anlamasına ihtiyaç var. Çünkü gidişat sadece Kobani açısından bir tehdit veya tehlike değil. Herkes de biliyor ki, Kobani IŞİD tarafından işgal edilirse şehir savaşı başlayacak ve bu şehir savaşının ne kadar süreceğini kimse kestiremez artık. IŞİD, Kobani şehir merkezine girmeyi başarırsa artık Türkiye de bu tehdidi durduramaz noktaya gelebilir. İş işten geçmeden ve tehlike artık durdurulamaz bir noktaya gelmeden tedbir almak gerekir. Bunun da yolları bellidir. Oradaki direnişe destek olmak lazım, dayanışma göstermek lazım. Bu, Türkiye'nin her halükarda çıkarına olacaktır. Türkiye'nin sınırlarının korunması için bu şarttır. Orada insanlık onurunun korunması için bu şarttır. Türkiye'nin oraya destek sunması, destek olması demek iç barışın sağlanması açısından ciddi bir güven ortamının yaratılması demektir. Türkiye'nin Kobani'de yaşananlara sessiz kalmaması demek, kendi yurttaşları arasında duygu kırılmasına kadar giden süreci

tersine çevirmesi demektir. Bunların hepsi hepimizin lehinedir, yararınadır. Umut ediyorum, hükümet bütün bu olup bitenleri serinkanlılıkla değerlendirecektir. Bizler de yaptığımız ve yapacağımız görüşmelerde mevzuyu bu noktaya getirmeye çalışıyoruz.

Elbette bu bir muhtaçlık meselesi değildir. Şundan hiç kimsenin şüphesi olmasın, bütün dünya birleşse de haklı, meşru bir davası olan halkı alt edemez. Hiç kimse şüphe duymasın ki, Kobani halkı er ya da geç kendi topraklarında özgürce yaşayacak. Ama önemli olan bu sürecin daha az sancıyla ve bölge halklarının birlikte dayanışmasıyla, geleceğin de kardeşlik ve eşitlik temelinde inşa edilmesiyle sonuçlansın. Önemli olan budur. Yoksa herkes bilsin ki ve bilmeli ki IŞİD Kobani'ye girerse biz asla ve asla artık Kobani IŞİD'in yönetimindedir demeyeceğiz. Bunu asla kabul etmeyeceğiz Onuru, vicdanı olan herkes, IŞİD'e karşı mücadelesini her yerde sürdürecek. Ve bu topraklar Arap, Kürt, Sünni, Alevi, Süryani, Ezidi, Türkmen kardeşçe yaşayana kadar, eşitçe yaşayana kadar bu mücadeleleri sürdürecek.

Bugün sizin burada yaptığınız, 15 gündür burada, bu arazide ortaya koyduğunuz tutum inanın ki hepimiz açısından büyük bir onurdur. Sizler burada büyük bir insanlık duruşunu, haysiyetli, erdemli duruşu ortaya koyuyorsunuz. Burada insanlar kendi menfaatleri için değil; Kars'tan, İstanbul'dan, İzmir'den, Hakkari’den buraya gelip bu sınırda IŞİD'e karşı tavır ortaya koyan genç, kadın, çocuk, yaşlı, milletvekili, belediye başkanı, ayırım gözetmeksizin bir halk tek yürek olup onurlu bir davayı savunuyorsa bu mücadele zaten kazanılmış demektir.

Biz geçen haftayı Amerika'da geçirdik. İnanın ki oradan, sizin burada yaptıklarınızı gururla izledik. Çünkü imkansızlıklar içinde yüreğinizi ortaya koyduğunuz ve sesinizi bütün dünyaya duyurdunuz. “Burada bir vahşet var ve biz bu vahşetten korkmuyoruz. Biz bu vahşetin, barbarlığın önünde diz çökmüyoruz” dediniz. Bu çok erdemli, onurlu bir duruştu. Biz halkımızla, sizlerle gurur duyduk. Bize bu gururu yaşatan bütün halkımıza, 7'den 70'e her birinize sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz. Direnen YPG, YPJ’lilere, bu onurumuzu korudukları için binlerce kez teşekkür ediyoruz. Çünkü insanlık onurunu korumak çok önemlidir. [Alkışlar.]

Şimdi daha fazla diyalogla, Türkiye'nin genel menfaatleri ile Kürtlerin bölgedeki genel beklentilerinin, çıkarlarının örtüşmesini sağlamamız lazım. Kürtler, Türkiye için bir tehdit değil. Rojava'da, Suriye'de yaşayan Kürtler, Türkiye için bir tehdit değil. Bir ortak ittifak, birlikte büyüme, birlikte hakların demokrasisini inşa etme fırsatıdır. Ve bu ortak demokratik çıkarlar, ortak demokratik beklentiler, ortak demokratik menfaatler uyuştukça sorunlarımızı çözmek daha kolay olacaktır.
Buradaki insanlar sorun yaratmak için değil, sorunları çözmek için buradalar. Burada bu kadar güvenlik gücü, kendi vatandaşına karşı kullanılmamalıdır. Buradaki yurttaşlar Türkiye için tehdit değil. Asıl tehdit şurada, iki kilometre ötemize kadar gelmiş olan IŞİD barbarlığıdır. Onu birlikte durdurmamız lazım. O zihniyeti durdurmamız lazım. El ele verirsek bunu başarabiliriz. Türkiye'nin bütün halkları; Türkü, Kürdü, Arabı, Gürcüsü, Ermenisi herkes bilmeli ki bugün el ele verme günüdür. Bugün Kürdü yalnız bırakma günü değildir. Bugün el ele verirsek geleceğimizi ancak o zaman birlikte inşa edebiliriz.

Çok kritik saatlerden, çok kritik dakikalardan geçiyoruz. Şurada konuştuğumuz saatlerde cephede halen çatışmalar devam ediyor. İmkansızlıklar içerisinde bir halk direniyor. Amerika'nın, Rusya'nın teknolojik silahları ve modern silahlarını, tekniğini ele geçirmiş olan IŞİD büyük bir hızla işgalini ilerletiyor, saldırısını ilerletiyor.
Ve bu barbarlıktan kurtulmanın tek yolu birlikte hareket etmektir. İttifak içerisinde, insanım diyen herkesin ortak vicdan etrafında birleşmesi gerekir. Kobani bugün Türkiye'nin her yerinde aynı düzeyde sahiplenilmelidir. Orada gelişecek kardeşlik, orada gelişecek demokrasi Türkiye'nin yararına olacaktır. Biz bunun için buradayız. Halklarımız bunun için burada. Hükümetin de bütün bu doğru okumasını özellikle istirham ediyoruz. Bugün artık eğer iki yıldır devam eden, devam ettiği söylenen bir süreç varsa onun gereğini yapma günüdür. Somut adım, pratik, burada, bu arazide ancak hayata geçerse anlamlı olur. Barış işte böyle, arazide kurulur. Sokakta, meydanda, alanda el ele vermeyi başarırsak masada barışı yapmak kolaydır. Barış, [sadece] masada görüşerek olmaz. Meydanda, alanda el ele tutuşarak olur. Birbirini taşlayarak, gazlayarak, coplayarak olmaz. İşte burada, Suruç'ta Kobani sınırında barışı inşa etmek tarihi bir hatadan dönmek mümkündür. Tarihi bir kırılmayı önlemek mümkündür. Lütfen bu çağrımız doğru anlaşılsın. Bu bir yalvarma değildir. Bu bir minnet değildir. Tarihi direnişe hep birlikte katılalım. Tarihi direnişi hep birlikte yapalım ki, tarihi ittifakı da tarihi birliği de oluşturma fırsatımız olsun. Feryadımız bunun içindir.

Ve bütün dünya halklarına, uluslararası topluma çağrımız budur. İnsani değerleri savunan bu halkı yalnız bırakırsanız biz elbette ki kendi başımızın çaresine de bakarız. Ama siz, kendi ilkesizliğinizde hep sorgulanacaksınız. Bugün, uluslararası toplum Kobani’ye sessiz kalmaya devam ederse IŞİD'e karşı sessiz kalmaya devam ederse inanın ki, sorgulanacak olan biz olmayacağız. Biz görevimizi yerine getireceğiz. Sonuna kadar direneceğiz, direnen halkların yanında olacağız. Bütün mazlum halkların yanında olmaya devam edeceğiz. [Alkışlar.]
İnşallah kısa zamanda buradaki gidişat tersine döner ve kısa sürede hem içeride hem Rojava'da demokratik bir çözümün, barışın güçlü adımlarını atacak güven ortamını oluştururuz. Bu kritik saatleri herkes doğru değerlendirilirse herkes üzerine düşeni yaparsa inanıyorum ki sonuç almak kolay olacaktır.

Özellikle haftalardır burada dinlenen bütün halkımıza da bir kez daha huzurlarınızda teşekkür etmek istiyoruz. Bütün yöneticilerimiz, kadın, genç, yaşlı burada direnen bütün halkımız, çok yorulduğunuzu biliyoruz. İmkansızlıklar, zorluklar içerisinde burada nöbet tuttuğumuzu biliyoruz. Özellikle buradaki arkadaşlarımızın sahiplenilmesi için herkesin Suruç'ta bu sivil dayanışmaya katılması çağrısı yapıyoruz. 10 gündür, 15 gündür burada uyumadan, yemeden, içmeden nöbet tutan halkımız var. Onların dinlenebilmesi için başta grupların gelmesi lazım. Her yerden halkımızın buraya [yarım saniyelik kesinti] buradaki halkımızla dayanışma göstermesi lazım. Yorulanlarla nöbet değiştirmesi lazım. Çünkü buradaki sınırın IŞİD'e karşı tutulması, sivil dayanışma gösterilmesi önemlidir. Moral açıdan önemlidir, teknik açıdan önemlidir. Bu dayanışmanın artarak sürmesi lazım. Herkese buradan çağrı yapıyoruz, bir kez daha Suruç'taki dayanışmayı güçlendirin. Biz de siyasetçiler olarak sizin önünüzde olmaya devam edeceğiz. En önde yürümeye devam edeceğiz. Halkımızla birlikte bu çözümü, bu direnişi barışa götürene kadar, demokratik zafere götürene kadar hep birlikte direnmeye devam edeceğiz. Hepinizi kutluyorum, tekrar başarılar diliyorum.

Gazeteci: Soru alacak mısınız?
Demirtaş: Varsa kısa bir iki şey alayım. Buyurun.
Gazeteci: Kobani’yi biz merak ediyoruz medyacılar olarak. “Üç koldan kuşatılmış” dediniz. Günlerdir, biliyorsunuz, bizim kent merkezi diye tarif ettiğimiz noktaya havan topları düşüyor.
Demirtaş: Evet.
Gazeteci: IŞİD şu anda Kobani'de tam nerede? “Kent merkezine ilerleyişi sürüyor” dediniz. Yani oradaki incelemeleriniz de var elbette.
Demirtaş: Evet.
Gazeteci: Bilgi de aldınız. Oraya dair, IŞİD’in durumuna dair neler söylersiniz?
Demirtaş: Şimdi Kobani'nin etrafında çok sayıda köy var. Kobani merkeze yakın köyler de var. Aslında mahalle diyebileceğimiz yakınlıkta köyler var. Ve bu köylerin bir kısmına, şuradan yani göz mesafesinde görebileceğimiz bazı köylere IŞİD ulaşmış durumda. Şehir merkezinin tümü YPG, YPG güçleri tarafından korunuyor, IŞİD şehir merkezine doğru ilerleyemiyor. Yani o direniş karşısında IŞİD durmuş durumda. Ama Kobani'nin üç etrafı IŞİD tarafından şu anda kuşatılmış. Sadece Türkiye sınırı IŞİD tarafından kuşatılmış durumda. Burada da politik problemler var ve buradaki politik problemler çözülmediği müddetçe burası da aslında kapalıdır. IŞİD şu anda üç taraftan kuşatmış. Açık olan, nefes alma yeri olarak diyebileceğimiz Türkiye sınırında da politik sorunlardan dolayı maalesef ki yeterince bir destek sunulamıyor. Dört bir etrafından kuşatılmış bir Kobani gibi direniyor orada. Şehir merkezine girmiş değiller. Büyük bir direniş var. 24 saat bir çarpışma var. Uzak mesafeden top atışları, tank atışlarıyla şehrin merkezini vurmaya çalışıyorlar, stratejik gördükleri binaları vurmaya çalışıyorlar ve bazı toplar da biliyorsunuz, Türkiye sınırının bu tarafına düşüyor. Suruç'un köylerine top atışları IŞİD tarafından bilerek veya bilmeyerek atılıyor. Yani bir şekilde, artık burası da fiili savaş alanına dönmüş durumda maalesef.
Gazeteci: Efendim, teskere çıkacak Meclis’ten, bir kara harekatı söz konusu olabilir mi? Buna dair görüşünüz nedir?
Demirtaş: Doğrusu beklenti, bir kara harekatından çok, orada direnişin desteklenmesi yönündedir. Doğru olan da budur. Yani uluslararası silahlı güçlerin veya Türkiye'nin bir askeri operasyonundan çok, yerel direnişçilerinin desteklenmesi daha doğru olur. Daha mantıklı, sonuç alıcı olan budur gibimize geliyor. Yapılması gereken budur.
Gazeteci: Sayın vekilim, burada çok sayıda, üç gündür özellikle hava topu düşüyor köylere.
Demirtaş: Evet.
Gazeteci: Bir iki köy boşaltıldı. [anlaşılmıyor] ve Zehvan köyleri asker tarafından boşaltıldı. Diğer köy muhtarları da köylerinin boşaltılmasını istediğini söylüyor askeri yetkililerin. Bu konuda ne demek istersiniz?
Demirtaş: Yani buradaki sivil insanların birçoğu şu anda tehdit altında. Kobani'deki sivil insanların birçoğu tehdit altında. Burayı boşaltmak çare değil. IŞİD’i durdurmadığınız müddetçe nereye kadar boşaltacaksınız? Bugün şu bir iki köyü boşalttık diyelim. Geriye doğru sivil insanları çektik. IŞİD yarın şuraya gelecek. Nereye kadar boşaltacak Türkiye, sivil insanları? Dolayısıyla kalıcı bir çözüme ihtiyaç var. Burada direnen insanlarla, buraya gelen sivil halkla bir koordinasyon kurulması lazım. Buradaki insanlar tehdit değil, düşman değil. Askerin, polisin buradaki insanlara saldırması için, müdahale etmesi için hiçbir gerekçe yok. Buradaki arkadaşlarımızla doğru bir koordinasyon kurulması lazım. Madem aynı amaç için buradayız deniyor, madem IŞİD Türkiye için tehdittir deniliyor, madem IŞİD terörist örgüt olarak Türkiye'nin bir tehdit algılamasına girmiş deniliyor, o halde buradaki insanlara niye müdahale ediliyor? Birlikte, koordinasyonla IŞİD'le mücadele edilebilir. Hem bu tarafta hem o tarafta doğru bir koordinasyon kurulursa kısa sürede, ben sonuç alınacağını düşünüyorum. Öbür tarafta arkadaşlarımızın bize verdiği bilgi de budur. Yani bir askeri müdahale desteği istemiyorlar. Bir kara harekatı desteği istemiyorlar. Orada direnirken kendilerine yardım ulaştırılmasının engellemesini istiyorlar. “Bizim direnecek gücümüz var” diyorlar. “Direnecek kadar insanımız var” diyorlar. Ama IŞİD üç etrafı kuşatmış ve bütün bölgeden destek alırken Kobani hiçbir yerden destek alamıyor. Buradan sınırlı bazı insanı yardımlar gidebiliyor. Bu insani yardımlar nitelikli olarak, artarak devam ederse bu bile onlara yeter. “Bunu yapmak bile büyük bir destek olur. Kobani'nin direnmesi ve IŞİD'i püskürtmesi için yeterli olur” diyorlar.
Gazeteci: Sayın Demirtaş, koordinasyonundan bahsediyorsunuz, giden yardımların engellenmesinden söz ediyorsunuz. Burada konuştuğumuz birçok kişi ve artık yabancı basın, siz de biliyorsunuz Türkiye'nin IŞİD’e yardımcı olduğunu söylüyor. Bu suçlamalar karşısında ne diyeceksiniz?
Demirtaş: Şimdi, bu konudaki algı, bilgi sadece bize ait değil. Bütün dünya bunu konuşuyor şu anda. IŞİD’in Türkiye tarafından desteklendiği, IŞİD'in büyümesinin Türkiye'nin yanlış politikalarının bir sonucu olduğu konuşuluyor. E şimdi bu algıyı değiştirmek hükümetin elinde. Madem hükümet, “Biz yardım etmedik ve yardım etmiyoruz” diyor, IŞİD'i bir terörist örgüt ve tehlike olarak tanımlıyor, o halde bunun gereğinin yapılması lazım. Bu algının kırılabilmesinin yolu da güven verici, sağlam, inandırıcı adımlar atmaktır, pratik adımlar atmaktır.
Gazeteci araya girerek: Ne gibi?
Demirtaş: Bu yapılırsa, bu yapılırsa ben inanıyorum ki bu algı da kısa sürede değişir, güven problemi de ortadan kalkar. Yani pratik bazı değişiklikler çok kolaydır. Burada insanlar rahatlıkla, IŞİD'e karşı en azından bir baraj oluşturuyorlar, bir nöbet sistemi oluşturuyorlar, bir zincir oluşturuyorlar buna müdahale edilmemesi lazım. Bir de IŞİD'i sınır geçişi konusunda Türkiye'nin kesinlikle göz açtırmayacak tedbirleri alması lazım. Ve elbette ki Kobani'ye gidecek yardımların engellenmemesi lazım. Kobani'nin yardıma ihtiyacı var. Yardımların engellenmemesi ve IŞİD'in izole edilmesi Kobani'nin direnmesi için yeterlidir.
Gazeteci: Yardım derken, “Çok az sayıda insani yardım geçiyor” dediniz. Ne geçmesi engelleniyor?
Demirtaş: Neye ihtiyaçları varsa onun sağlaması lazım. Neye ihtiyaçları varsa. Suya ihtiyaçları varsa su. Ekmeğe ihtiyaçları varsa ekmek. Başka şeye de ihtiyaçları varsa da burada sunabilmemiz lazım. Neye ihtiyacı varsa tek kapı burasıdır, buranın açık olması lazım.